top of page

Depresif Konum

  • Yazarın fotoğrafı: Dilan Er
    Dilan Er
  • 3 Ağu
  • 2 dakikada okunur

ree
"Bir bakarsın oyuncağın kırılmış

Arkadaşın sana küsmüş darılmış

Kavga etmiş; kaşın, gözün yarılmış
Yaşlı gözlerle bana gelip sakın üzülme yavrum

Böyle büyür insanlar; ağlamak çare değil

Zaman değirmenini durdurmak kolay değil"

Fikret Kızılok'un 'Ama Babacığım' şarkısının sözleri bana Melanie Klein'ın 'Depresif Konum' tanımlamasını hatırlattı inceden. Klein'e göre; çocukluğun ilk yılında deneyimlenilen ve hayat boyu tekrarlanabilen bir evredir depresif pozisyon. Oldukça kritiktir çünkü öncesinde çocuk Paranoid-Şizoid konumdadır ve önemli ötekiyi yani anneyi bölme mekanizmasıyla 'iyi' veya 'kötü' anne olarak algılamaya meyillidir. Anne istediği şekilde, istediği vakit doyumu sağlıyorsa 'iyi anne' sağlamıyorsa 'kötü anne' şeklinde algılanır. Çocuğun bunu yapmasının nedeni henüz bütünleşmiş bir kendiliğin yani internalizasyonun olmamasıdır. Bu bölme ile çocuk kendindeki kötü temsilleri yansıtma ile dışsallaştırır. Şizoid, bölmeyi kullanmasından kaynaklıdır, paranoid ise çocuğun yansıttığı kötü imgeleri bir tehdit olarak algılamasındandır (Dışarda bana zarar verebilecek şeyler var). Aslında burda çocuğun yaptığı şey 'kötü' imgeleri anneye yansıtarak kendinden uzaklaştırmaktır çünkü çocuk henüz kendindeki kötü imgelere tahammül edemez. Buradaki bölme gelişimin bir parçası olduğu için sağlıklıdır. Ama diğer yandan bu çocuğun henüz ego kapasitesinin, dünyayı algılayışının gelişmemesinden kaynaklanır. Zamanla annenin çocuğu anında tatmin edememesindeki artışlara karşılık çocukta hayal kırıklıkları oluşacaktır. Çocuk bu hayal kırıklıklarını tolere edebildikçe dışsallaştırdığı kötü imgelerin kendisine zarar vermesi yönündeki paranoid kaygılarla baş edebilecek ve iyi temsillere daha fazla tutunabilecek. Depresif konumun başlangıcı ve sürdürürmesiyle iyi ve kötü temsiller birleşmeye, ego kapasitesi artmaya, dünyayı daha gerçekçi algılamaya başlayacaktır. Fakat bu süreç oldukça ıstıraplıdır çünkü çocuk yansıttığı kötü temsillerin kendisinde var olduğunu ve ötekine yani anneye karşı gösterdiği tüm o saldırganlıklarında farkına varacak bu da yoğun suçluluk ve pişmanlık duygusuna sebep olurken aynı zamanda nesnenin kaybına yönelik bir kaygı oluşacak. Bu kaygı kendini yas ile gösterecektir. Çocukta ayrıca boşluk kendini depresif ruh haliyle birlikte gösterecektir. Buradaki suçluluk çocuğun sorumluluğu alması, annenin ayrı bir varlık olduğunu algılaması dolayısıyla anne üzerinde tümgüçlü olamadığını anlamasıyla da şekillenecektir. Bu sürecin kişiliğin sağlıklı bir aşamaya geçmesinde büyük bir yeri var. Çünkü depresif konum ile özerk, sorumluluk alan, ego kapasitesi gelişmiş, dünyayı daha gerçekçi algılayan, bütünü gören bir kişiliğe adım atılmış olunacaktır.

Klein'a göre depresif konum yaşam içerisinde tekrarlanabilen bir konumdur. Şöyle ki psikoterapide de bu durum görülebilmektedir. Kişi için aslında terapinin iyi gitttiği bir dönemde de görülebilir ki bu danışanı umutsuzluğa sürükleyebilir. Yani kişide boşluk, umutsuzluk duyguları, eyleme vurmalar ve bununla birlikte suçluluk, hüsran duyguları yer alabilir. Terapistin görevi bu noktada danışanı terapide tutabilmek, hissettiklerini anlamlandırmasını sağlamaktır. Tıpkı çocukta olduğu gibi kişi bunu tolere edebiledikçe, deneyimleyebildikçe ve terapide konuşabildikçe bu ıstıraplı süreç dönüşüme doğru evrilecektir.
 
 
 

Yorumlar


© 2035 by Norah Horowitz, Ph.D. Powered and secured by Wix

bottom of page